
BİLİM, SANAT VE EKOLOJİ ATÖLYE SERİSİ
Humboldt’la Doğayı Okumak
Doğa Oyunları Evi'nin dört atölyeden oluşan bu özgün programı, çocuklara, eğitimcilere ve ebeveynlere doğayı yalnızca bilgi düzeyinde değil, duygusal ve düşünsel boyutlarıyla da kavrama fırsatı sunuyor. Ekolojik düşüncenin öncülerinden Alexander von Humboldt'un "her şey birbiriyle bağlantılıdır" anlayışını temel alan bu atölye serisi, katılımcıların çevrelerindeki dünyayı yeni bir gözle görme ve yeni bir hisle duyma becerisi kazanmalarını amaçlıyor.
Atölye serisi, 25 yılı aşkın süredir doğa ve eğitim alanında çalışan Burcu Meltem Arık tarafından geliştirildi. Alper Akyüz, Aslıhan Niksarlı, Beyhan Gültaşlar, Burcu Borhan Türeli ve Melike Hemmami katkıda bulundu.
Bilim, sanat ve ekolojinin bir araya geldiği, Her Şey Birbirine Bağlı: Humboldt’la Doğayı Okumak atölye serimizle katılımcılar doğayı bilimsel ve sanatsal bir gözle inceleyecek, doğadaki bağlantıları kavrayacak, bilimsel sorular soracak ve bu deneyimlerden kendi sistem çıkarımlarını yapacaklar.
Hızla yayılan kentleşme ve modern yaşamın getirdiği kopukluk, insanların doğayla kurdukları yaşamsal bağları zayıflatıyor. Giderek derinleşen bu ayrılığı onarmak ve doğayla yeniden anlamlı bağlar kurabilmek için bu dönüştürücü atölye serisini tasarladık.
Bunun için 19. yüzyılın en önemli doğa bilimcilerinden biri olan Alexander von Humboldt’tan ilham aldık. Humboldt, doğadaki her şeyin birbiriyle ilişkili olduğunu savundu; doğayı hem bilimsel bir biçimde gözlemledi hem de sanatsal bir duyarlılıkla yorumladı.
-
Beton yapılar arasında sıkışan, ekranlara kilitlenen yaşamlarımız, milyonlarca yıllık evrimsel bağlarımızı zayıflatıyor. Araştırmalar gösteriyor ki bu kopukluk, sadece doğanın değil, bizim ruhsal ve fiziksel sağlığımızın da yoksullaşmasına yol açıyor. İnsanlar artık sadece yağmuru izleme, toprak kokusunu içine çekme veya bir kuş sürüsünün gökyüzündeki desenini keşfetme deneyiminden mahrum kalmanın ötesinde; doğanın parçası olduğumuzu, onunla birlikte nefes aldığımızı ve var olduğumuzu hissetme yeteneğimizi de yitiriyoruz.
Giderek derinleşen doğa-insan ayrılığına karşı bir köprü kurmak, yalnızca bilgiyle değil, duyularımızla ve tüm benliğimizle olabilir. Amacımız, 'doğa hakkında eğitim' vermek değil, 'doğanın içinde ve doğayla birlikte' dönüştürücü bir öğrenme deneyimi yaratmak. Bu atölyeler, sadece bilişsel değil, duygusal ve sezgisel bir yolculuğa davet ediyor—doğayla yeniden tanışma, ona kulak verme ve onun bir parçası olduğumuzu derinden hissetme yolculuğuna davet.
-
Alexander von Humboldt, 200 yıl önce söylediği "her şey birbirine bağlıdır" fikriyle bugünün ekoloji biliminin öncüsü oldu. Doğadaki her olgunun, başka olgularla bağlantılı olduğunu; hiçbir şeyin yalıtılmış olmadığını savundu. Her şeyin birbiriyle ilişkili ve etkileşim içinde olduğunu söyledi. Bu devrimci bakış açısı, doğayı ayrı parçalar halinde değil, dinamik bir bütün olarak anlamayı sağladı.
Humboldt'u zamanının diğer bilim insanlarından ayıran özellik, sadece veri toplayan bir gözlemci olmamasıydı. O, gördüklerini sistematik bir şekilde kaydederken bir yandan da bu verilerin arkasındaki büyük resmi görebiliyordu. Bilimsel katkılarının yanı sıra, döneminin ötesinde bir toplumsal duyarlılığa da sahipti. Latin Amerika seyahatleri sırasında karşılaştığı köleliğe şiddetle karşı çıktı. Doğaya verilen zararın, toplumsal adaletsizlikle doğrudan bağlantılı olduğunu görüp, bilimsel çalışmalarında insan-doğa ilişkisinin sosyal boyutunu da vurguladı.
-
Bilimi, sanatı ve ekolojiyi harmanlayan bu dört atölyelik seri de doğanın parçalar halinde değil, dinamik ve canlı bir bütün olarak kavranmasını hedefliyor. Bilimsel düşünme ile duygusal deneyim iç içe geçiyor; bir yandan sistematik gözlem yapılırken, diğer yandan doğanın güzelliği keşfediliyor ve bu keşif sanatsal ifadelerle aktarılıyor. Böylece program, yalnızca bilgi aktaran bir doğa eğitimi olmaktan çıkıp, doğayla kurulan ilişkiyi dönüştüren, merak etmeye, soru sormaya ve bağlantıları keşfetmeye teşvik eden bütünsel bir öğrenme deneyimine dönüşüyor.
-
Atölye serisi sarmal bir yapıda ilerliyor: her atölye bir öncekinin açtığı kavrayış alanını genişletip derinleştirirken, bir sonraki için de zemin hazırlıyor. Bu yapı, basit gözlemden sistem düşüncesine uzanan dönüşümsel bir öğrenme süreci hedefliyor. Bununla birlikte, her atölye kendi içinde bağımsız bir bütün oluşturacak şekilde de tasarlandı. Bu sayede katılımcılar, ilgi duydukları ya da programlarına uyan herhangi bir atölyeye tek seferlik de katılabilirler.
Atölye - Gökyüzüne Bakarken: Doğayı Hissetmek ve Anlamak
Atölye - Şahinin Hikâyesi: Görünmez Bağları Keşfetmek
Atölye - Merak Eden Zihin: Soruların Peşinde Koşmak
Atölye - Ateş Dağlarının İzinde: Yer Sistemlerini Bütünsel Kavramak
-
"Gökyüzünün güzelliğini size nasıl anlatabilirim?"
Gökyüzü, hem bilimin inceleme alanı hem de insanlığın ilham kaynağı. Humboldt, bulutların hareketini ve gökyüzündeki değişimleri yalnızca meteorolojik olarak değil, yeryüzüyle kurdukları bağlantılarla birlikte ele aldı. Bu atölyede başımızı göğe kaldırıp hem sistematik gözlemler yapacak hem de gökyüzünün bizde uyandırdığı duyguları keşfedeceğiz. Atmosferik olayları kaydederken ve bunları ifade ederken, bilimsel düşünce ile sanatsal duyarlılığın nasıl bir arada var olabildiğini birlikte deneyimleyeceğiz.
-
"Şimdi görüyorum ki, o yalnız değil..."
Doğadaki hiçbir canlı tek başına var olamaz. Gökyüzünde süzülen bir şahin, göründüğünden çok daha fazla sayıda ilişkinin parçasıdır. Bu atölyede tek bir canlıdan yola çıkarak parçası olduğumuz büyük ekolojik ağı keşfedeceğiz. Bir şahinin besin ağındaki yerini incelerken, aynı zamanda bu ilişkiler ağının zarafetini ve karmaşıklığını da gözlemleyeceğiz. Humboldt'un "her şey birbirine bağlıdır" anlayışını hem bilimsel hem de duyusal bir deneyimle kavrayacağız.
-
"Alexander'ın pek çok sorusu vardı..."
Bilim, iyi sorularla başlar. Humboldt, doğadaki karşılaştırmalardan yola çıkarak sorduğu sorularla, döneminin ötesinde keşifler yaptı. Bu atölyede doğayı karşılaştırmalı olarak gözlemleyecek ve kendi özgün sorularımızı oluşturacağız. "Neden bazı ağaçlar yapraklarını dökerken bazıları dökmüyor?" gibi sorular, bilimsel düşüncenin kapılarını açarken, merak etmenin ve soru sormanın değerini keşfedeceğiz. Humboldt'un bilimsel yöntemini uygularken, aynı zamanda doğayla kurduğumuz kişisel bağı da güçlendireceğiz.
-
"Volkanlar birbirine ve Yerküre'nin içine bağlı olmalı!"
Volkanların hareketi, Yeryüzünün en etkileyici doğa olaylarından biri. Humboldt, "Volkanlar Bulvarı" olarak adlandırdığı bir bölgede, ateş dağlarının rastgele değil, bir sistem dahilinde dizildiğini fark etti. Bu atölyede Anadolu'daki volkanların jeolojik özelliklerini incelerken, bu dağların çevrelerindeki yaşama nasıl şekil verdiğini de birlikte keşfedeceğiz. Volkanik toprağın verimliliğinden, lavların oluşturduğu benzersiz yaşam alanlarına kadar uzanan bağlantıları görünür kılacağız. Jeoloji, ekoloji ve insan yerleşimleri arasındaki dinamik ilişkiyi bütünsel bir bakışla birlikte kavrayacağız.